Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya,
yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin.
Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez." (Nisa, 4/36)
Bunlarla birlikte güçlü iman sahibi olan Müslüman münafıkların, müşriklerin ve kafirlerin kurduğu sinsi tuzakları bertaraf edebilecek, hatta hepsini kendi lehine çevirebilecek, mazlum ve zayıf bırakılmış, sırf imanından ve vicdanından dolayı yeryüzünde zulüm gören, güvensiz ortamlarda yaşayan, işkencelere maruz kalan, sakat bırakılan, hunharca katledilen Müslümanların can ve mal güvenliklerini sağlayabilecek, onları refah ve huzura çıkarabilecek akla ve güce sahiptir.
Nitekim Peygamberlerin kavimleri içerisinde etkin olmaları Allah'a olan güçlü imanları ve katıksızca ahiret yurdunu istemeleri dolayısıyladır. Bediüzzaman'ın belirttiği gibi "Hamiyet-i İslam'ın galeyanı ile ahlak da tekemmül ve teali eder."
Böylelikle mümin diğer müminlerin hayatı, imanı ve rahatlığı için çalışır ve onları güçlüklerden, haksızlıklardan, maddi ve manevi belalardan korur.İmân hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imânı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imânın kuvvetine göre, hâdiselerin baskısından kurtulabilir.
Yeryüzündeki Müslümanların refahı, huzur ve güvenliği için biz müslümanların yüksek bir imana sahip olması zaruridir.Allah'a gereği gibi iman eden bir Müslümanın imanı güçlü, kuvvetli ve sarsılmazdır. Bu derin imanı tüm yaptıklarından, konuştuklarından, tavrından ve hatta görünüşünden bellidir. Çevresindekilere tüm hal ve tavırları ile daima Allah'ı ve dini hatırlatır. Güçlü bir yakine sahip olduğundan her zaman cesur, kararlı, sabırlı ve hiçbir güçlük karşısında yılmayan bir karakter gösterir.
